Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Kasım 2011 Salı

Ubor Metenga - Ali Teoman

Ubor Metenga, Yekta Kopan, Murat Gülsoy ve Ayfer Tunç'un önce Açık Radyo'da, şimdilerde de İKSV SALON'da sürdürdükleri edebiyat sohbetlerinin adı. Bu ismin anlamını ve neden seçildiğini merak edenler nette araştırııp bulabilirler. Oğuz Atay meraklıları zaten biliyorlardır. Sohbetler ayda bir yapılıyor. Kasım ayının sohbet konusu Ali Teoman'ın  "Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı" adlı kitabıydı.

Bu yazarı duymamış olmanın verdiği utançla sohbet öncesi bir solukta okudum ve çarpıldım. İyi bir edebiyat eserinin insana verdiği zevki nicedir unutmuştum, sürekli okumama rağmen.  Kitabın Escher'in karmaşık resimlerine benzeyen kurgusu, insanı şaşırtan geçişleri, zekice tasarlanmış oyuncu havası insana bambaşka keyifler yaşatıyor. Kitapla ilgili en çok beni etkileyen unsur ise   inanılmaz zekice kurgulanmış metni okuyucuya "Bak ben seni şimdi nasıl ters köşeye yatırırım, gördünmü ama ne zekiyim. Tabii ki bana hayran olacaksın" dayatması yerine  samimi bir oyun arkadaşı arayan davetkar tarzı oldu. Gerçek hayata da taşıdığı bir oyun içinde oyun tasarlarken ( Yazar bu kitabı yayınlarken bir başka oyun tasarlamış onu da netten araştırmanızı öneririm) yazar okuyucuyu bir oyun arkadaşı olarak düşlemiş sanki ve ona oyunun tüm kurallarını, gizli taktiklerini de, üstten bakmayan bir tarzda açık açık metne yerleştirmiş. Gerçek zeka bu olsa gerek paylaşımcı, oyuncu ve içten... O hızla elimdeki diğer kitabı Horasan El Yazmaları'na başladım. Beni yine inanılmaz zevkli yolculuklara çıkarmakta, ondan sonra sıra Konstantiniyye Üçlemesi'nde...

Gelelim bu akşamki sohbete, yukarda bahsettiğim üç yazar aynı zamanda arkadaşları olan ve yakınlarda kaybettikleri Ali Teoman'ı anlatıp sonra da kitabın çözümlemesini yaptılar. Onların anlattıklarını keyifle dinlerken aklımdan bir başka konu geçiyordu. Bu üç yazar arkadaştılar, birlikte projeler üretiyorlardı ve inanılmaz güzel bir ekip oluşturmuşlardı. Egolarını öyle geride falan bıraktıklarını sanmıyorum, hem birlikte yaratabilmeyi, hem de  dost kalabilmeyi nasıl başardıklarını düşündüm. Belki işlerine duydukları saygı onları samimi kılıyor ya da belki de bambaşka bir sırları var. Cevabı bilmiyorum ancak onca kavga dövüşün sürdüğü bir ortamda onların bu uzun soluklu arkadaşlıklarını ve birlikte üretim yapabilmelerini izlemek ruhuma nasıl iyi geldi anlatamam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder